Sorumluluk Şimdi Alınmazsa Ne Zaman?

23.11.2014

Mülteci Hakları Derneği, 210 Suriyeli, 6 Irak’ta yaşayan Filistinli, 2 Irak’ta yaşayan Türkmen ve 17 Iraklı Yezidi toplam 235 mülteciyi taşıyan geminin yolladığı yardım sinyali üzerine arama kurtarma çalışmalarını başarıyla gerçekleştirip mültecilerin Girne Limanı’ndan karaya ayak basmalarını sağlayan, mültecilerin sağlık kontrollerinin yapılmasında ve karınlarının doymasında emeği geçen tüm ekipleri sağlamış oldukları hizmetten ötürü tebrik eder. Bunun yanında, mültecilerin kimliklerinin deşifre edilmemesi yönündeki çağrımıza birkaç istisna dışında çoğu kurum saygı göstermiş, mültecilerin güvenliğinin korunmasında böylelikle katkıları olmuştur. MHD’nin edindiği bilgilere göre mültecilerden 33’ü kadın, 157’si erkek ve 45’i çocuktur. Mültecilerin 225 tanesi 23 Kasım Pazar saat 16:00’da Girne Limanı’ndan Mersin’e geri gönderilmiştir, 3 tanesi sağlık durumlarından ötürü yolculuk yapamayacak durumda oldukları için kendileri ve aile üyeleri toplam 10 kişinin sınır dışıları ertelenmiştir.

Arama ve kurtarma çalışmaları, mülteci haklarının korunmasının sadece ilk adımıdır. Kıbrıs’ın kuzeyinde de bağlayıcı etkisi olan uluslararası sözleşmelere göre, sınırımıza yaklaşan mültecilerin sınır dışı edilmemesi gerekmektedir. Mültecilerle derinlemesine yapılacak birebir mülakatların ardından bu kişilerin risk altında olmadıkları ve onları kabul edecek üçüncü bir ülkeye ulaşımlarını sağlamak da seçenekler arasındadır. Ancak bugün yaşanan sınır dışı, bu prensiplerden uzak bir şekilde gerçekleşmiştir. Mültecilerin bilgileri MHD desteğiyle alınmış, ancak pasaport bilgilerinin alınması dışında herhangi bir inceleme yapılmadan ve/veya buna fırsat yetkili kurumlara tanınmadan mülteciler geri gönderilmişlerdir. Türkiye’de alanda çalışan mülteci hakları savunucusu kişi ve kurumların raporlarını incelendiğinde, Suriyeli mültecilerin zaman zaman savaş bölgesine geri itildiği ve sınırda gerçek mermilerle karşı karşıya kalabildiği, çocukların ve genç kadınların insan hakkı ihlali teşkil eden sömürü ve pratiklerden korunamadıklar gözlemlenmektedir. Bütün bunlar, Suriye krizine yakın çevrelerdeki ülkelerin sorumluluk paylaşımı yapması gerekliliğini de çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermektedir.

Yaşananlar bize göstermektedir ki, Kıbrıs’ın kuzeyinde gerekli irade olduğu sürece kişi ve kurumların işbirliği ile kriz yönetim mümkündür. Mülteci haklarının etkin korunması, halihazırda çok yüksek sayıda mülteci barındıran üçüncü ülkelere mültecileri topluca geri göndererek değil, kapasitemiz kapsamında oluşturulacak bir yerel sığınma mekanizmasıyla mümkündür. Dünyada zulümler devam ettikçe, mülteciler de varolmaya devam edecektir. Peki biz yerel bir sığınma mekanizması kurmak için tam olarak neyi bekliyoruz?

rneği, 210 Suriyeli, 6 Irak’ta yaşayan Filistinli, 2 Irak’ta yaşayan Türkmen ve 17 Iraklı Yezidi toplam 235 mülteciyi taşıyan geminin yolladığı yardım sinyali üzerine arama kurtarma çalışmalarını başarıyla gerçekleştirip mültecilerin Girne Limanı’ndan karaya ayak basmalarını sağlayan, mültecilerin sağlık kontrollerinin yapılmasında ve karınlarının doymasında emeği geçen tüm ekipleri sağlamış oldukları hizmetten ötürü tebrik eder. Bunun yanında, mültecilerin kimliklerinin deşifre edilmemesi yönündeki çağrımıza birkaç istisna dışında çoğu kurum saygı göstermiş, mültecilerin güvenliğinin korunmasında böylelikle katkıları olmuştur. MHD’nin edindiği bilgilere göre mültecilerden 33’ü kadın, 157’si erkek ve 45’i çocuktur. Mültecilerin 225 tanesi 23 Kasım Pazar saat 16:00’da Girne Limanı’ndan Mersin’e geri gönderilmiştir, 3 tanesi sağlık durumlarından ötürü yolculuk yapamayacak durumda oldukları için kendileri ve aile üyeleri toplam 10 kişinin sınır dışıları ertelenmiştir.

Arama ve kurtarma çalışmaları, mülteci haklarının korunmasının sadece ilk adımıdır. Kıbrıs’ın kuzeyinde de bağlayıcı etkisi olan uluslararası sözleşmelere göre, sınırımıza yaklaşan mültecilerin sınır dışı edilmemesi gerekmektedir. Mültecilerle derinlemesine yapılacak birebir mülakatların ardından bu kişilerin risk altında olmadıkları ve onları kabul edecek üçüncü bir ülkeye ulaşımlarını sağlamak da seçenekler arasındadır. Ancak bugün yaşanan sınır dışı, bu prensiplerden uzak bir şekilde gerçekleşmiştir. Mültecilerin bilgileri MHD desteğiyle alınmış, ancak pasaport bilgilerinin alınması dışında herhangi bir inceleme yapılmadan ve/veya buna fırsat yetkili kurumlara tanınmadan mülteciler geri gönderilmişlerdir. Türkiye’de alanda çalışan mülteci hakları savunucusu kişi ve kurumların raporlarını incelendiğinde, Suriyeli mültecilerin zaman zaman savaş bölgesine geri itildiği ve sınırda gerçek mermilerle karşı karşıya kalabildiği, çocukların ve genç kadınların insan hakkı ihlali teşkil eden sömürü ve pratiklerden korunamadıklar gözlemlenmektedir. Bütün bunlar, Suriye krizine yakın çevrelerdeki ülkelerin sorumluluk paylaşımı yapması gerekliliğini de çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermektedir.

Yaşananlar bize göstermektedir ki, Kıbrıs’ın kuzeyinde gerekli irade olduğu sürece kişi ve kurumların işbirliği ile kriz yönetim mümkündür. Mülteci haklarının etkin korunması, halihazırda çok yüksek sayıda mülteci barındıran üçüncü ülkelere mültecileri topluca geri göndererek değil, kapasitemiz kapsamında oluşturulacak bir yerel sığınma mekanizmasıyla mümkündür. Dünyada zulümler devam ettikçe, mülteciler de varolmaya devam edecektir. Peki biz yerel bir sığınma mekanizması kurmak için tam olarak neyi bekliyoruz?