Ölüm Riski ile Karşı Karşıya Olan 7’si Çocuk 35 Mülteci Yaşam Hakları Hiçe Sayılarak Zorla Sınır Dışı Edildiler.

03.10.2012

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin koruması altında olan, Mülteci Hakları Derneğinin sığınma hakkına ulaşımları, korunmaları ve sınır dışı edilmemeleri için iki haftadır İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık ve Polis Örgütüne her türlü girişimi yapmış bulunduğu 7si çocuk 35 Mülteci dün gece 24:00 sularında zorla, şiddet kullanılarak sınır dışı edildi.

Mülteci Hakları Derneğinin söz konusu mülteciler ile ilgili yapmış olduğu tüm girişimlerin yanı sıra Birleşmiş Milletler, Cumhurbaşkanılığı ile sınır dışının durdurulması için temasa geçerek bu kişilerin koruma altında olduğu hususunda bilgi vermiştir. Tüm bunların neticesinde Polis Örgütü tarafından sınır dışı edilmeyecekleri, sınır dışı kararının görüşmeler neticeleninceye kadar askıya alındığı güvencesi tarafımıza verildi. Bu nedenle, daha önce bir çok kez Mülteci Hakları Derneği olarak almış olduğumuz mahkeme kararları ile mültecilerin sınır dışı edilmesini durdurmuş olmamıza rağmen, yetkililerin vermiş olduğu bu-doğru olduğana güvendiğimiz- bilgi ve göstermiş olduklar  “iyi” niyet nedeniyle konuyu yargıya intikal ettirmedik. Ancak, mülteciler bizim bilgimiz dışında, bizden gizlenerek sınır dışı edilmek üzere dün gece Mağusa Limanına getirdiler; bu duruma ilişkin bilgi bize yakınları tarafından verildi. Açıkça; sınır dışına yasal, idari ve siyasi yollarla müdahale etme olanağımızın ortadan kaldırılması amaçlandı.

Yaşam hakları için direniş gösteren mülteciler ciddi şekilde darp edildiler, yerlerde sürüklenerek zorla gemiye bindirildiler. Tüm bunlara gerek liman içinde gerekse giriş kapısında müdahale etmek isteyen bizler ve duyarlı insanlar darp edildi ve mültecilere ulaşmamız ve ugulanan insanlık dışı muameleye müdahale etmemiz polis ve diğer görevliler tarafından şiddet kullanılarak engellendi.

Ve ne yazık ki; ne Birleşmiş Milletlerin, ne Mülteci Hakları Derneğinin girişimleri ve en önemlisi ne de mültecilerin içleri parçalayan haykırış ve direnişleri bu insalık ayıbının önünen geçilmesine yetmedi ve ölüm tehlikesi olan 35 mülteci sınır dışı edildi.

Mülteci Hakları Derneği ve Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı olarak gerek söz konusu mültecilerin Türkiye’de Birleşmiş Milletler ve İnsan Hakları Örgütleri tarafından koruma altına alınması gerekse tüm bu yapılanlarla ilgili gerekli yasal ve idari girişimleri başlatacağımız konusunda kamuoyunu bilgilendirir, ilgili ve duyarlı tüm kesimlere bizimle dayanışma için çağrı yaparız.

Tek istedikleri güvenli bir yerdi; yaşamaktı. “Polisi görünce bizi kurtaracaklar diye çok sevindik” deyişleri, yaşam hakları için yükselttikleri haykırışları kulaklarımızda ve de uğradıkları insanlık dışı muamele kazınmış bir şekilde hafızamızda. Bu kararı verenlere, uygulayanlara ve sessiz kalanlara soruyoruz; peki ya siz rahat uyuyor musunuz?

Aşağıda iki haftadır süren süreç ve dün gece gerçekleşen ağır insan hakları ihlalleri ile ilgili detaylı bilgiyi paylaşıyoruz:

Tarafımızca kendileri ile tek tek yapılan mülakatlarda Suriye’deki savaştan ve Türkiye’den de yaşam tehlikesi nedeniyle kaçtıkları bulgusuna ulaşmıştık.  Mülteci Hakları Derneğinin uygulayıcı ortağı olduğu Birleşmiş Millet Mületciler Yüksek Komiserliği tarafından söz konusu mültecilere koruma sağlandı. Mülteci Hakları Derneği ise bu hususa ilişkin gerekli tüm idari ve siyasi girişimlere başvurdu. Bu girişimler sonucu Bakanlıklar arası görüş alış verişi yapılamakta idi. Bundan öte, Birleşmiş Milletlet Yüksek Komiserliği Cumhurbaşkanlığı ile direk temasa geçerek  bu hususa ilişkin bilgilendirdi ve durumun önemi ve hassasiyetini vurguladı.

Türkiye’de her ne kadar Suriyeli mülteciler için kamplar kurulmuş olsa da, kimi spesifik durumlarda mültecilerin yaşam ve/veya işkence görme ve/veya kötü muameleye maruz kalma riski bulunmaktadır. Kıbrıs’ın kuzeyine gelen mülteciler için de bu risk gerek tarafımızca gerekse Birleşmiş Millet Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından tespit edilmiştir.

Tüm bu girişimler ve çabalar sürerken tarafımıza Polis Örgütü tarafından sınır dışının askıya alındığı ve kesin sonucun bekleneceği bilgisi ve bu süreçte sınır dışı edilmeyeceği güvencesi verildi.  Daha önce bir çok kez mahkeme kararları ile Mülteci Hakları Derneği mültecilerin sınır dışı edilmesini durdurmuş olmakla birlikte, yetkililerin vermiş olduğu bu-doğru olduğuna güvendiğimiz- bilgi ve göstermiş olduklar  “iyi” niyet çerçevesinde konuyu yargıya intikal ettirmedik. Ancak, söz konusu güvence tarafımıza bugün üç sularında verilmesine karşın mülteciler sınır dışı edilmek üzere Mağusa Limanına getirildiler. Mültecilerden birinin ailesine ulaşması sonucu bu konuyla ve ayrıca polis şiddetine maruz kaldıkları yönünde bilgilendirildik. Buna engel olmak amacıyla şahsım daha sonra ise diğer avukatlarımız ve diğer bir çok duyarlı insan limana geldiler. Şahsım içeri alındı ancak mültecilerin sınır dışılarını durdurmak/yaşanan çok boyutlu insan hakları ihlallerine engel olmak için orda olduğumuz anlaşılınca derhal diğer avukatların ve basının içeri girmesi engellendi. Dün gece gerek içerde; geminin önünde olan şahsımın gerekse dışarda giriş kapısında bulunan arkadaşlarımızın gözleri önünde bir çok insan hakkı ihlali gerçekleşti. Öncelikle, yaşam hakları için direniş gösteren mülteciler araçlar içerisinde tekmelendiler ve ciddi şekilde darp edildiler. Çocuğundan ayrılmamak için direnen bir erkek mülteciyi minibüsten indirmek için biber gazı kullanıldı ve araç içindeki çocuklar ve diğer mülteciler biber gazına maruz bırakıldı.

Tüm bunlar olurken Liman içerisinde bulunan polis görevlileri tarafından sınır dışının olmayacağı, gidebileceğim konusunda ısrarla ikna edilmeye çalışıldım. Yaklaşık iki saatlik bir bekleyişin ardından mülteciler ikişer-üçer gruplar halinde polis arabalarıyla belli aralıklarla getirilmeye başlandı. İlk polis aracı liman içerisine vardığında içindeki mülteciler yerlerde süründürülerek gemiye bindirilmeye çalışıldı. Buna engel olmaya çalışırken ilk olarak orada bulunan gümrük memuru tarafından kollarımın bükülmesi ve kollarımdan sürüklenmem suretiyle şiddete maruz kaldım. Gelen diğer polis araçlarıyla durum giderek ağırlaştı ve erkekler, kadınlar, çocuklar insanlık dışı bir şekilde gemiye konmaya çalışıldı. .Bu çok boyutlu insan hakkı ihlaline engel olmaya çalışmam polisler tarafından kollarımdan tutularak ve sürüklenerek engellendi. Gemiden uzaklaştırıştırılmamın yanı sıra polis aracı üzerime sürüldü.Bundan öte ve önemlisi bu şekilde, yalvaran, korkudan çığlık atan mültecilerle iletişim kurmam tamamen engellendi. Tüm bu husular her getirilen mülteci için giderek ağırlaşarak tekrarlandı. İçerde bunlar olurken; giriş kapısında bulunan, bu insan hakları ihlalini protesto eden ve tek amaçları bu insanlık dışılığa engel olmak olan duyarlı kişiler ve basın darp edildi ve kötü muameleye maruz kaldı, polis araçları orada bulunan insanların üzerine sürüldü, BKP Genel Sekreteri Abdullah Korkmazhan polis tarafından yerde sürüklenerek darp edildi.

Daha sonra mülteciler tüm çabalarımıza rağmen insanlık dışı bir şekilde gemiye sokuldular. Gemi içerisinde temasta olduğumuz yolculardan edindiğimiz bilgiye göre gemi içerisinde de ciddi şekilde darp edildiler. Ve ne yazık ki, verilen tüm mücadeleye rağmen 35 mültecinin içinde bulunduğu gemi 12 sularında hareket etti.

 

 

Av.Ceren Göynüklü

Mülteci Hakları Derneği Başkanı